Kürdistan Federal Yönetimi yaklaşık olarak 15 yıl süren “istikrar” döneminde bir çok kurumu oluşturma başarısı göstermiştir. Uzun yıllar halk savaşı ve gerilla taktikleri ile Irak ordusuyla savaşan Peşmergelerin “düzenli orduya” dönüş süreci halen devam etmektedir. Direnişçiler özgürlük ortamında “gönüllü paralı askerliğe” geçiş sağlamışlardır. Özellikle ABD ve diğer Batılı müttefiklerin silah teçhizat, donanım ve eğitim destekleri ile “Peşmerge” güçleri “düzenli ordu” biçiminde organize edilmişlerdir.
“Peşmerge” güçleri ağırlıklı olarak “kara gücü” olarak sahada görev yapmaktadırlar.
Parlementonun oluşturulması, belediye ve valiliklerin yeniden dizayn edilmesi ve görevdeki hükümetlerin çabaları sonucu Kürt bölgesi “devletleşmenin” bütün kurumlarını neredeyse oluşturmuştur.
Bütün bu “Kürt Baharı” süreci ne yazık ki “Bağımsızlık” referandumundan sonra birkaç senedir “kara bahara” dönüşmekle birlikte son iki yıldır tekrar bir toparlanma süreci yaşanmaktadır.
Irak Merkezi Hükümetleriyle kurulan yeni diyaloglar, Türkiye ile ilişkilerin tekrar düzelmesi ve diğer bölge ülkeleriyle sürdürülen “diplomatik” girişimler yeni yeni olumlu sonuçlara yol açmaktadır.
Kürdistan Federal Yönetimi hükümetleri “istikrarlı” dönemde kalkınma ve ekonomini inşasında ne yazık ki “Arap Modellerini” taklit etme yoluna giderek inşaat ağırlıklı yatırımlara yönelmiştir.
Yeterli enerji olmaması nedeniyle sanayi üretimi ihmal edilmiş, tarım yoğun teşviklere rağmen gerekli ilgiyi görememiştir.
Turizm alanındaki gelişmeler sınır tartışmaları Kerkük meselesi ve DAİŞ terörü ile mücadele nedeniyle istenilen seviyeye bir türlü ulaşamamıştır.
“Arap Modellerinin” olmazsa olmaz kuralı olan “ithalata bağımlı” ve üretken olmayan ekonomi yapısı günümüzde bile sürdürülmektedir.
Zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip olan Kürdistan Federal Yönetimi Irak Merkezi Hükümetleriyle yaşanan anlaşmazlıklar ve diğer iç sorunlar nedeniyle verimli kullanılamamaktadır.
Fakat bütün bu süreç boyunca finans anlamında Kürdistan Bölgesi deyim yerindeyse “paraya boğuldu”.
Petrol ve doğalgaz gelirleri, merkezi hükümetlerden alınan %17 ‘lik bütçe payı, dış yardımlar ve ekonomik canlılık piyasalarda büyük miktarda paraların dolaşıma yol açtı.
Peki bu paralar nasıl dolaşıma sokuldu?..
Kürdistan Federal Yönetimlerinin belki de en “başarısız” oldukları konu ekonomide “finansal” bir yapının bir türlü oluşturulamaması olmuştur.
Türkiye bankaları, bazı Arap bankaları ve İngiltere bankaları pastayı kapmak için yoğun bir rekabete girmelerine rağmen “bankacılık sektörü” en temel özelliği olan “yatırımları” finanse etme konusunda herhangi bir adım atmamışlardır.
Yabancı bankalar daha çok para transferleri ile ilgilenirken yerel bankalar ise bankacılıktan ziyade “parayı depolama” işlevi görmüşlerdir.
Yerel bankalar genellikle “tek bir şubeden” oluşmakta ve deyim yerindeyse Amerika’nın “kovboy” filmlerindeki bankaları çağrıştırmaktadırlar.
Amerika son derece cömert yardımlarını “uçaklarla” ve helikopterlerle yapmayı tercih ederek ilginç bir finans aktarımına yol açmıştır.
“Keş para” yani ekonomi tamamen “nakit para” biçiminde halen yürümektedir.
Özellikle Türkiye’ye gelen yolcu otobüsleri adeta yine filmlerdeki “posta arabaları” gibi sürekli olarak işçilerin ve hatta işadamlarının kazançlarını “şoförleri” vasıtasıyla halen taşımaktadırlar.
Gelişmiş bir finansal yapının olmamasının bir çok nedeni bulunmaktadır.
Faiz sorunu
Kürdistan Federal Yönetimi “dinsel motiflerine” rağmen uygulamada “laik” bir yönetim biçimidir.Fakat burada yine hem yöneticilerin hem de burada yaşayan Kürtlerin Araplardan öğrendikleri “faiz” karşıtı yaklaşım bankacılık sektörünün en büyük sorunu olarak görülmelidir.
“Faizsiz bankacılık” zengin Arap ülkelerinde Araplar tarafından tercih edilmektedir. Fakat bu zengin Arap devletleri ellerindeki milyar dolarları “fonlar” ve yabancı bankalar vasıtasıyla uluslararası dolaşıma sokmaktadırlar.
“faiz karşıtlığı” Kürtlerin birikimlerini “altın” ve “dolar” olarak “yastık altında” tutmalarına yol açmaktadır.
“Emlak çılgınlığı” döneminde paranın önemli bir kısmı binalara gömüldü, geri kalanı lüks arabalara ve tüketime harcandı.
Yerel bankalar faiz ödemedikleri gibi parayı “depolarında” sakladıkları için ayrıca müşterilerinden komisyon almaktadırlar.
Yani 500 yıllık kapitalist finans modeli burada tersine işlemektedir.
Bir diğer önemli nokta ise “dijital bankacılık” sistemi olmadığı için “kredi kartları” veya “bankamatik kartları” ve ATM’lerin olmaması ve bunun sonucu olarak “POS cihazlarının” gündelik hayatta kullanılmamasıdır.
Kürdistan Federal Yönetimi Dünya’yla entegre olmak, ticaretini geliştirmek ve halkının birikimlerini değerlendirmek için “acilen” bankacılık sektörünü geliştirmek zorundadır.
Türkiye’de İş Bankası, Ziraat Bankası ve diğer kamu bankaları örneğinde olduğu gibi gerekirse güçlü bankaların kurulmasına öncülük etmek zorundadır.
“Dijital bankacılığın” altyapısı kurulmalı ve özellikle “internet bankacılığı” devreye sokulmalıdır.
Örnek olarak Türkiye’ye seyahat veya tedavi amaçlı gelenlerin ceplerindeki dolarlar bitince günlerce otel odalarında para beklediklerini sürekli görmekteyiz.
Peki onlara para nasıl gelmektedir.
Eğer Türkiye’nin orada açtıkları banka şubelerinde hesapları yoksa tanıdıklar vasıtasıyla Cizre veya Silopi’deki “döviz büfeleri” devreye girmektedir.
Türkiye vatandaşlarından rica ederek onlara Kürdistan Bölgesinde akrabaları dolar vermekte Türkiye vatandaşları ise bağlantı halinde oldukları döviz büfelerini arayarak onlara para göndermektedirler.
Fakat sorun halen devam etmektedir.
Bu sefer Cizre veya Silopi’den paranın diyelim Ankara’ya gelmesi için “hesap numarası” istenmektedir. Türkiye’ye gelen Kürtler bu sefer güvenecekleri bir Türkiye vatandaşının telaşına düşmektedirler. Onun hesap bilgileri ile paralarına kavuşabilirler ancak uygulamada bir sürü sorun yaşandığını, bir çok kimsenin bu süreçte “mağdur” olduğunu belirtmemiz gerekmektedir.
Banka kesinti yapmış, kredi borcum kesilmiş vs… gibi gerekçelerle Türkiye’de paraya sıkışan Kürtler sürekli sorunlar yaşamaktadırlar.
Ayrıca hiç suiistimal olmasa bile döviz büfeleri ve diğer aracılar “astronomik” komisyonlar almaktadırlar.
Bu mevzuyu niye uzattım?..
Türkiye örneğinden gidersek aynı sorunu Kürdistan Federal Bölgesi’ne giden Türkiye vatandaşları da orada yaşamaktadırlar.
Güçlü bir bankacılık sektörü olmadığı için Kürdistan’daki yabancı bankalar para transferlerinde resmen “soygun” peşindedirler. Sadece para havaleleri için inanılmaz komisyonlar talep etmektedirler.
Kürdistan Federal Yönetimi “yabancı yatırımcıları” çekmek istiyorsa Kürdistan’da “dijital bankacılığı” mutlaka acilen gündemine almak zorundadır.
Yine yerli yatırımcıların artık bankacılık sektörünün “kredi” olanaklarını keşfetmelerinin zamanı gelmiştir.
Yatırım bankacılığı Kürdistan ekonomisinin ivme kazanmasına, dijital bankacılık hizmetleri ise vatandaşlarının Dünya ile finansal entegrasyonuna yol açacaktır.
Bu arada bankacılık sektörünün işi parayla, peki ama hangi “para birimi?”
Gelecek yazıda “hangi para” ile konuya devam edeceğim…